ABD Başkanı Donald Trump, dış politikada sıra dışı tutumları ve çelişkili söylemleriyle sadece müttefiklerini değil, aynı zamanda rakiplerini de şaşırtmaya devam ediyor. Geçmişte yaptığı “Bunu yapabilirim. Yapmayabilirim de. Ne yapacağımı kimse bilmiyor” açıklaması, aslında Trump’ın dış politikadaki en güçlü silahının altını çiziyor: Öngörülemezlik.
Trump’ın Stratejisinin Temelinde Ne Var?
Uluslararası ilişkiler uzmanlarının da belirttiği gibi Trump, dış politika kararlarını klasik diplomatik kurallar yerine kendi karakteri, tercihleri ve hatta ruh hali üzerinden şekillendiriyor. London School of Economics profesörlerinden Peter Trubowitz, Trump’ın dış politikayı merkezileştirme ve kişiselleştirme konusunda Nixon’dan sonra en etkili lider olduğunu belirtiyor. Bu durum, siyaset biliminde “Deli Adam Teorisi” olarak bilinen stratejinin devreye girmesine neden oldu.
Deli Adam Teorisi Nedir?
Bu teori, liderin irrasyonel ve ne yapacağı belli olmayan bir figür gibi görünmesini sağlar. Böylece karşı taraf, aşırı tepkilerden çekinerek geri adım atabilir. Trump da bu teoriyi, özellikle İran, NATO, Grönland ve Ukrayna gibi konularda sıkça uyguladı. Hedefi açık: hasımlarını belirsizlik içinde bırakmak ve müttefiklerinden daha fazla taviz koparmak.
Müttefikler Üzerindeki Etkisi: Tehdit mi, Taktik mi?
Trump’ın “Kanada’nın 51. eyalet olması” ya da “Grönland’ı ilhak etmek” gibi çıkışları, müttefiklerini şoke etti. Ancak bu açıklamalar, onun stratejik öngörülemezliğinin bir parçasıydı. NATO’nun 5. Maddesi hakkında yarattığı belirsizlik, Avrupa ülkelerinde ciddi güven sorunlarına yol açtı. İngiltere’nin eski savunma bakanı Ben Wallace, “5. madde yoğun bakımda” diyerek durumu özetledi.
Beyaz Saray’dan Sızan Sert Mesajlar
Trump döneminde Beyaz Saray’dan sızan bazı mesajlar, Avrupalı müttefikler hakkında hakaret içeren ifadeler içeriyordu. Savunma Bakanı Pete Hegseth, Avrupa’yı “beleşçi” olarak tanımlarken, Başkan Yardımcısı JD Vance de bu söylemleri destekledi. Bu durum, Atlantik ötesi güvenlik ilişkilerinde daha önce görülmemiş bir gerilimi beraberinde getirdi.
Trump’ın Politikalarının Somut Etkileri
Tüm bu sert söylem ve hamleler, şaşırtıcı şekilde bazı sonuçlar doğurdu. Örneğin, İngiltere Başbakanı Keir Starmer, savunma harcamalarını artıracaklarını açıkladı. NATO üyeleri ise harcama hedeflerini GSYH’nin yüzde 5’ine çıkarmayı kabul etti. Trump, bu artışı kendi başarı hanesine yazdı.
Öngörülemezlik Ne Kadar Sürdürülebilir?
Ancak uzmanlar, bu stratejinin sürdürülebilirliğini sorguluyor. Eğer Trump’ın öngörülemezliği tahmin edilebilir hale gelirse, bu durum onun dış politikadaki manevra alanını daraltabilir. Ayrıca bazı liderlerin Trump’a pohpohlayıcı mesajlar göndererek, onu yönlendirme çabası dikkat çekiyor. Örneğin NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Trump’a attığı mesajda “İran’daki kararlı eyleminiz için teşekkürler” diyerek, onun egosunu okşamayı tercih etti.
Düşmanlar Üzerinde Etkili mi?
Putin ve İran gibi aktörler üzerinde ise bu taktik beklenen sonucu vermiyor gibi görünüyor. Trump’ın, İran’ın nükleer tesislerini vurma kararı ise ikinci döneminin en radikal adımı olarak kayda geçti. Ancak bu saldırının İran’ın nükleer silah programını engellemek yerine hızlandırabileceği endişesi var. Profesör Desch ve eski Dışişleri Bakanı William Hague, bu yaklaşımın geri tepeceği görüşünde.
Avrupa’nın Yeni Yolu: ABD’siz Güvenlik
Trump’ın öngörülemez politikaları, Avrupa’nın stratejik bağımsızlığını gündeme taşıdı. Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Avrupa’nın artık kendi güvenliğini kendi sağlaması gerektiğini açıkça dile getirdi. Ancak bu hedef, ciddi zaman ve kaynak yatırımı gerektiriyor. Savunma sanayisinden insan kaynağına kadar geniş bir dönüşüm gerekecek.
Çin Faktörü ve Yeni Öncelikler
ABD’nin iç siyasetinde ise dikkatler Çin’e çevrilmiş durumda. Trump’ın önderliğindeki MAGA koalisyonu, Çin’i Rusya’dan daha büyük bir tehdit olarak görüyor. Bu da Avrupa ile ABD arasında öncelik farklarının giderek derinleşmesine neden oluyor.