Donald Trump‘ın başkanlığa dönüşünün ardından geçen ilk 100 gün, dünya siyasetinde tarihi bir sarsıntıya neden oldu. Washington’ın İkinci Dünya Savaşı sonrası kurduğu kurallı dünya düzeninin temelleri yerinden oynarken, ABD’nin müttefikleri yeni stratejiler geliştirmeye, Çin ise ABD’den uzaklaşan ülkelerle sıcak temas kurmaya başladı.
Trump’ın Radikal Politikaları Küresel Dengeyi Sarsıyor
Reuters‘ın haberine göre, Trump ikinci döneminde küresel gümrük vergisi savaşları başlattı, dış yardım bütçesini büyük ölçüde kesti ve NATO müttefiklerini küçümseyici bir dille hedef aldı.
Öne sürdüğü tartışmalı fikirler arasında Grönland’ı ilhak etme, Panama Kanalı’nı geri alma ve Kanada’yı ABD’nin 51. eyaleti yapma gibi aşırı söylemler bulunuyor.
Elliott Abrams gibi eski üst düzey yetkililer, Trump’ın önceki dönemine kıyasla “çok daha radikal” bir lider profili sergilediğini vurguluyor.
Müttefikler Yabancılaşıyor, Düşmanlar Cesaretleniyor
Trump’ın “Önce Amerika” politikası, ABD’nin geleneksel müttefiklerini uzaklaştırırken, Rusya ve Çin gibi rakiplerine manevra alanı kazandırdı. Birçok ülke, Trump sonrası dönemde dahi ABD’ye olan güvenin sarsıldığını ve bu zararın kalıcı olabileceğini düşünüyor.
Özellikle göçmenlerin El Salvador’daki cezaevlerine gönderilmesi, üniversitelere yönelik baskılar ve yargı bağımsızlığına yönelik saldırılar, ABD içindeki demokratik gerilemeyi derinleştirdi.
Avrupa ve Asya’da Yeni Güvenlik Arayışları
Avrupa ülkeleri, ABD silahlarına olan bağımlılıklarını azaltmak için kendi savunma sanayilerini güçlendirme arayışında. Güney Kore‘de ise bağımsız nükleer silah programı tartışmaları yoğunlaşıyor. Aynı zamanda, Çin ile ekonomik bağlarını artırmak isteyen ülkelerin sayısında da artış gözleniyor.
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez‘in Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüşmesi, bu eğilimin en somut örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.
Trump Yönetiminin Savunması
Beyaz Saray ise Trump’ın liderliği altında ABD’nin çıkarlarının korunduğunu ve dünya sahnesinde yeniden güçlü bir pozisyon alındığını savunuyor. Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Brian Hughes, Trump’ın fentanil akışını durdurduğunu, Husilere karşı adımlar attığını ve güney sınırını koruduğunu belirtti.
Trump’ın Politika Tarzı: Kazan/Kaybet Yaklaşımı
Trump, uluslararası ilişkileri bir iş adamı bakış açısıyla “kayıp/kazanç” mantığı üzerinden yönetiyor. Çok taraflı kuruluşlara küçümseyici bir tavırla yaklaşan Trump, küresel ticaret ortaklarını “ABD’yi soymakla” suçladı ve bu nedenle kapsamlı gümrük vergileri uygulamaya başladı.
Bu politikalar, doların zayıflamasına, küresel büyümede yavaşlama ve resesyon riski oluşmasına yol açtı.
NATO ve Avrupa’da Güvensizlik
Trump’ın NATO’ya yönelik küçümseyici söylemleri, Atlantik güvenliğinin temel direğini oluşturan ittifakta ciddi rahatsızlık yarattı. Almanya Başbakanı Friedrich Merz, “Eğer ‘Önce Amerika’ demek ‘Yalnız Amerika’ anlamına geliyorsa, bu Avrupa için çok zor olacak,” sözleriyle endişesini dile getirdi.
Tayvan ve Çin İlişkileri
Trump’ın genişlemeci söylemleri, Tayvan konusunda da endişelere neden oldu. Bazı analistler, bu söylemlerin Çin’e Tayvan üzerinde daha fazla baskı kurması için zemin oluşturabileceğini düşünüyor.
Aynı zamanda Trump’ın Grönland, Kanada ve Panama Kanalı ile ilgili tartışmalı açıklamaları, uluslararası toplumda ciddi tepkilere yol açtı.
Trump 2.0’a Uyum Arayışları
Avrupa Birliği, Trump’ın olası misilleme hamlelerine karşı bir dizi önlem hazırladı. Almanya ve Fransa, savunma harcamalarını artırmayı ve ABD’ye olan bağımlılıklarını azaltmayı tartışıyor.
Öte yandan, Kanada Avrupa ile ekonomik ve güvenlik bağlarını güçlendirmeye çalışıyor. Güney Kore ittifakı korumak isterken, Japonya ise yeni stratejiler geliştirme arayışında.
Çin Alternatif Olabilir Mi?
Trump’ın politikalarından rahatsız olan ülkelerin bir kısmı, Çin ile daha yakın ekonomik iş birlikleri geliştirme eğiliminde. Pekin, ABD’nin bıraktığı boşlukları doldurma hedefiyle yeni diplomatik adımlar atıyor.
Dünya Düzeninde Derin Çatlaklar
Eski ABD diplomatı Aaron David Miller, mevcut sürecin henüz geri dönüşsüz olmadığını ancak dostlarla ilişkilerdeki zararın büyük olduğunu belirtiyor. Trump’ın ikinci döneminde yaşananlar, dünya düzeninde kalıcı değişimlerin habercisi olabilir.