ABD Başkanı Donald Trump, Truth Social hesabından yaptığı açıklamada, nükleer denizaltı filosunu “şimdiye kadarki en ölümcül silahlar” olarak tanımladı. Trump, 30 adet Tomahawk füzesinin fırlatıldığını ve tamamının hedefini tam isabetle vurduğunu belirtti.
Trump’tan Nükleer Gözdağı: “Hepsi Hedefine Ulaştı”
Trump, Medvedev’in “N” kelimesiyle yani “nükleer” ifadesiyle ilgili açıklamalarına atıfta bulunarak, bu tür ifadelerin “gelişigüzel kullanılmaması gerektiğini” vurguladı. Açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Eğer Medvedev gerçekten İran’a nükleer başlık tedariki yapacağını söylediyse ve bu doğrulanırsa, lütfen hemen bana bildirin. Nükleer kelimesi bu kadar kolay ağza alınmamalı. Zaten bu yüzden Putin ‘Patron’ konumunda.”
Ardından Amerikan ordusunun teknolojik gücünü öven Trump, şu ifadeleri kullandı:
“Donanımımız açık ara en güçlü ve en gelişmiş olanı. 20 yıl öndeyiz. En etkileyici sistemimiz ise nükleer denizaltılarımız. Şimdiye kadar yapılmış en ölümcül silahlar. 30 Tomahawk fırlattılar, 30’u da hedefe ulaştı. Pilotlarımız, kaptanlarımız ve mürettebatımıza teşekkür ederim.”
ABD İran’ı Tomahawk Füzeleriyle Vurdu
Trump’ın sözleri, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere düzenlediği saldırıların ardından geldi. Güvenlik kaynaklarına göre, İran’ın en kritik üç nükleer tesisinden biri olan Fordo Yer Altı Nükleer Tesisi, 6 adet sığınak delici mühimmatla hedef alındı.
Bölgedeki diğer iki tesise ise Amerikan donanmasına ait nükleer denizaltılardan fırlatılan 30 Tomahawk füzesiyle saldırı düzenlendi. Füzelerin tümü hedefi başarıyla vurdu. Bu gelişme, bölgede nükleer gerilimin yeni bir aşamaya taşındığına işaret ediyor.
Medvedev’in Açıklamaları Gerilimi Tırmandırdı
Trump’ın mesajında işaret ettiği Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, İran’a nükleer silah desteği verilebileceğini ima etmişti. Bu açıklamalar, ABD ve İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını meşrulaştırmaya çalıştığı yönünde yorumlandı.
Trump, bu iddialara doğrudan yanıt vererek, nükleer silah söylemlerinin “politik araç değil, küresel tehdit” olarak görülmesi gerektiğini savundu.