Dünyanın en güçlü ülkesi olarak kabul edilen ABD’nin küresel düzen üzerindeki etkisi sorgulanır hale geldi. Washington’da alınan kararların küresel yankıları, dünya halklarının gündelik yaşamlarını etkiliyor. Ancak son gelişmeler, ABD’nin artık istikrar sağlayıcı değil, küresel karmaşayı tetikleyen bir aktör olduğunu düşündürüyor.
ABD Hem Eleştiriliyor Hem Beklentiye Maruz Kalıyor
Yıllardır dünya kamuoyu, ABD’yi dış müdahalelerinden dolayı sert şekilde eleştirirken, kriz anlarında aynı ülkeden kurtarıcı rolü üstlenmesi bekleniyor. Bu ikircikli yaklaşım, Trump’ın ikinci başkanlık döneminde daha da belirgin hale geldi. ABD hem uluslararası hukuku ihlal eden bir güç, hem de bu hukuku ayakta tutabilecek tek potansiyel otorite olarak görülüyor. Ancak bu çelişki artık sürdürülebilir değil.
Küresel Güven Erozyonu: ABD’nin Kurumları da Sarsılıyor
Trump’ın ikinci döneminde hukuk sisteminden üniversitelere, medyadan diplomatik geleneğe kadar birçok Amerikan kurumu yıprandı. Eskiden başkanla kurumlar arasına çizilen mesafe, artık neredeyse görünmez hale geldi. Bu da dünyanın dört bir yanında, ABD’nin iç dengeleriyle ilgili inancı derin bir krize sürüklüyor.
Küresel Ekonomi ve ABD Bağımlılığı Tehlikeli Boyutta
Trump’ın ticari ortaklarına karşı uyguladığı “liberation-day” tarifeleri, dolara olan güveni bile sarstı. Başkanın bizzat “borsa çöküşünden kazanan insanlar” arasında övünerek yer aldığını açıklaması, kurumsal güvenlik algısını kökünden zedeliyor. Bugün artık şu sorular açıkça soruluyor: Eğer bilgi kaynağı başkansa, bu hâlâ içeriden öğrenen işlem midir?
ABD’ye Duygusal Bağ: Artık Sığınak Olarak Görülmüyor
Dünyanın otoriter rejimlerinde yaşayan ve ABD’yi bir sığınak olarak gören insanlar, artık bu güvenceyi hissetmiyor. Green card sahipleri, ziyaretçiler ve yasal oturum izni olan kişiler bile sınır dışı edilme korkusuyla karşı karşıya. ABD’nin bir zamanlar simgelediği özgürlük hayali, güvenli liman algısıyla birlikte yok oluyor.
Anarşi Korkusu: Düzenli Bir Düzenin Sonu mu?
ABD’nin çöküşü, sadece tekil bir ülkenin sorunları olarak değil, küresel mimarinin yıkılışı olarak hissediliyor. Yeni bir kutuplaşma yok; ne Soğuk Savaş döneminin ideolojik dengesi ne de liberal düzenin liderliği var. Yerine geçen tek şey: Kaotik, herkesin kendi için olduğu post-ideolojik bir sistem.
Gerçek Sorun: Dünya ABD’ye Fazla Bağımlıydı
Bugün yaşanan çalkantılar sadece Trump’la açıklanamaz. Asıl sorun, dünya ekonomisinin, güvenliğinin ve iletişiminin tek bir merkeze aşırı bağımlılığı. ABD’nin ekonomik ve askeri gücü, Hollywood’dan Pentagon’a kadar her alanda küresel bir belirleyicilik yarattı. Ancak bu merkez çöktüğünde, bütün yapılar sarsılıyor.
Yeni Bir Düzen İçin Zemin Oluşuyor
Tüm bu gelişmeler, ABD dışındaki ülkeler için gerçek bir bağımsızlık fırsatı doğurabilir. Bu sancılı geçiş, dünyaya kendi tanımını yapma şansı sunuyor. Çünkü barış ve refah tanımları, bugüne dek hep ABD merkezli ve güç odaklıydı. Şimdi bu anlayışa karşı evrensel ve çok merkezli yeni bir düzen inşa etme zamanı.