Bölgesel dengeler, hem Amerika Birleşik Devletleri’nin ticari hamleleri hem de devam eden çok yönlü krizler nedeniyle yeniden şekilleniyor. Bu karmaşık tabloda, Lübnan bir kez daha jeopolitik kırılganlığının ve iç dinamiklerinin gölgesinde karar verme sürecini erteliyor.
Trump’tan Kalma Politikaların Gölgesinde Belirsizlik
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın başlattığı ekonomik tarifeler dalgası, birçok krizi gölgede bırakacak ölçüde küresel ilişkileri sarsmış durumda. Ukrayna savaşı çıkmaza sürüklenirken, Avrupa’nın ekonomik yükü büyüyor. Bu noktada ABD’nin Moskova karşısındaki suskunluğu, ciddi bir stratejik kayma olarak değerlendiriliyor.
Aynı şekilde, İran dosyası da hâlâ çözümsüzlüğünü koruyor. Umman’daki diplomatik müzakereler, askeri müdahale mi yoksa sınırlı uzlaşma mı sorusuna henüz netlik kazandırmadı.
Lübnan: Bekleme Odasında Geçen 50 Yıl
Lübnan, iç savaşın 50’nci yıldönümünü geride bırakırken, ülkede ne siyasi istikrar ne de gerçek bir yeniden yapılanma göze çarpıyor. Yeni cumhurbaşkanının seçilmesi ve hükümetin kurulması, başlangıçta umut yaratsa da, Hizbullah’ın geleceği ve ülke egemenliği konularında somut bir adım atılmadı.
Cumhurbaşkanı, Paris ziyaretinde Hizbullah’ın İsrail’e saldırmadığını iddia ederek onu dolaylı biçimde akladı. Aynı zamanda Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri, Hizbullah’ın silahsızlandırılmasının gündemde olmadığını net şekilde ifade etti. Kültür Bakanı Gassan Selame ise “silahsızlandırma” kavramının yeniden tanımlanması gerektiğini savundu.
Gerçek Çıkış Yolu Mümkün Mü?
Ulusal güvenlik stratejisi adı altında gündeme getirilen öneriler, Lübnan’ı silahlı yapılarla birlikte yaşamak zorunda bırakan yıpranmış formüllerin geri dönüşümünden ibaret. Ensarul Ceyş ya da Irak’taki Haşdi Şabi benzeri yapılar üzerinden geliştirilen modeller, esas sorunun Tahran merkezli olduğunu göz ardı ediyor.
ABD-İran müzakereleri, bölgedeki güç dengelerinin geleceğini belirleyecek en kritik unsur haline gelmiş durumda. Bu nedenle Lübnanlı yöneticiler, Hizbullah’la açık bir çatışmadan uzak durarak denge politikası izliyor. Bu temkinli tutumun arkasında, müzakerelerin doğrudan Hizbullah’ın pozisyonuna ve İran’ın bölgesel nüfuzuna etkisi olacağı gerçeği yatıyor.
Dış Destek Zayıflarken İçeride Statüko Korunuyor
Yeni yönetimden umut bekleyen uluslararası çevrelerin sabrı azalıyor. Silahların yalnızca devletin kontrolünde olması gerektiği yönündeki çağrılar karşılık bulmuyor. ABD’nin Ortadoğu Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus’un ziyareti sonrası yapılan çelişkili açıklamalar, yönetimin bu konuda net bir irade ortaya koymadığını gösterdi.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın Hizbullah’la diyalog başlatma niyeti, Lübnan’ın müzakere masasındaki kart olmaktan çıkıp bağımsız iradesiyle yeni bir rota çizmesini amaçlamalı. Ancak mevcut tutum, bu küçük ve kırılgan ülkenin, İsrail’in askeri hamleleriyle veya İran’ın diplomatik dalgalarıyla yönlendirilmesi riskini ortadan kaldırmıyor.