İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, 23 Mart’ta tutuklanmasının ardından avukatları tarafından tutukluluğa itiraz edildi. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği’ne sunulan dilekçede, soruşturmanın siyasi saiklerle, yasak usullerle ve tarafsızlığını yitirmiş yargı mensuplarınca yürütüldüğü savunuldu. Dilekçede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “turpun büyüğü heybede” sözlerine atıf yapılarak, tutuklama gerekçesinin hukuk değil, siyasi baskı olduğu ileri sürüldü.

“Kaçacağı ve Saklanacağı” İddiası Ana Gerekçe

İmamoğlu’nun avukatları Fikret İlkiz, Mehmet Pehlivan, Tora Pekin ve Hasan Fehmi Demir, verdikleri dilekçede, müvekkillerinin kaçma şüphesiyle tutuklanmasının, gerçeklikten uzak, siyasi amaçlı bir kurgu olduğunu belirtti. “Bahsedilen kişi İstanbul halkının oyuyla seçilmiş ve Cumhurbaşkanlığı için en güçlü adaylardan biridir” denilen dilekçede, bu gerekçenin ciddiyetsizliği vurgulandı.

“Soruşturma Siyasallaştı, Yargı Araçsallaştı”

Dilekçede yer alan ifadelerde, İmamoğlu hakkında açılan soruşturmanın hukuki değil, siyasi bir operasyon olduğu ileri sürüldü. Gizli tanık beyanları, dijital kayıt manipülasyonları ve eksik MASAK raporları temel alınarak hazırlanan dosyada, soruşturmanın failden yola çıkarak suç üretme amacı taşıdığı savunuldu.

“Fiil yerine failden hareketle yapay bir tehlike algısı yaratıldı. Soruşturma, bağımsız ve tarafsız yargı anlayışından sapmış bir sistemin ürünüdür” denildi.

Gözaltı Süreci: “Sabah 06.15’te Evi Basıldı”

Dilekçede, 19 Mart’ta başlayan gözaltı süreci de ayrıntılarıyla anlatıldı. CMK hükümlerine göre ifadeye davet edilmesi gereken İmamoğlu’nun sabahın erken saatlerinde yüzlerce polisle evi basılarak gözaltına alındığı belirtildi. Süreçte sosyal medya bant daraltmaları, basına erişim engelleri, gazetecilere yönelik gözaltılar ve ifade özgürlüğüne yönelik tehditler yaşandığı ifade edildi.

İfade Süreci: “31 Soru Tanık Beyanlarına Dayanıyor”

21 Mart’ta alınan ifadede İmamoğlu’na yöneltilen 46 sorunun 31’inin tanık ve gizli tanık ifadelerine, 7’sinin mülkiye müfettişi raporuna, 4’ünün MASAK raporuna, kalanının ise HTS kayıtlarına dayandığı açıklandı. Bu durumun, gerçeği ortaya çıkarmak yerine suç üretmeye yönelik bir kurgu olduğunu ortaya koyduğu savunuldu.

Adliye Süreci: “Savcı Sadece 3 Soru Sordu”

22 Mart’ta adliyeye sevk edilen İmamoğlu’nun savcılık ifadesinde yalnızca 3 soruya muhatap olduğu, tutuklama talebinin bu sınırlı sorguya dayanılarak hazırlandığı aktarıldı. Sulh Ceza Hâkimliği sürecinde de gerçeğe aykırı saatler ve kurgusal tutanaklar üzerinden işlem yapıldığı dile getirildi. SEGBİS kayıt talebi reddedilmiş, tutanaklara “birlikte sorgulama” gibi gerçeğe aykırı ifadeler yansıtılmıştı.

MASAK ve Tevdi Raporları Tartışmalı

Tutuklama gerekçelerinden biri olan MASAK raporlarının, gözaltı tarihinden önce hazırlanmış olduğu, içeriklerinin eksik ve hatalı tespitlerle dolu olduğu ifade edildi. Raporlarda hukuki değerlendirme içermeyen maddi tespitlere yer verilmesine rağmen, tutuklamaya esas belge olarak sunulması eleştirildi. Mülkiye müfettişi raporlarında da hukuka aykırı biçimde yargılayıcı ifadeler kullanıldığı vurgulandı.

“Toplumun Adalet Duygusu Yaralandı”

İtiraz dilekçesinde, yaşanan sürecin yalnızca İmamoğlu’na yönelik olmadığının altı çizildi. “Bu tutuklama, halkın seçme ve seçilme hakkına karşı yapılmış sistematik bir müdahaledir” denildi. Türkiye genelinde başlayan protestoların yanı sıra uluslararası kamuoyunun da süreci dikkatle izlediği ve tepki gösterdiği ifade edildi.