İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yürütülen “yolsuzluk soruşturması” sonrası düzenlenen protestolarda gözaltına alınan 25 kişi hakkında hazırlanan iddianame, kamuoyunun gündemine oturdu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, aralarında 7 gazetecinin de bulunduğu kişilere “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlaması yöneltiliyor.
Savcılık, şüpheliler için 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası talep ederken, TCK 53. madde kapsamında siyasi yasak uygulanmasını da istedi. Soruşturma kapsamında daha önce gözaltına alınan gazetecilerin tamamı serbest bırakılmıştı.
“Haber Takibi Değil, Eyleme Katılım” Değerlendirmesi
İddianamede dikkat çeken en önemli noktalardan biri, tutuklanan gazetecilerin olay yerinde haber amacıyla mı bulunduğu yoksa eyleme mi katıldıkları yönündeki değerlendirme oldu. AFP muhabiri Yasin Akgül, foto muhabiri Bülent Kılıç, muhabirler Zeynep Kuray, Kurtuluş Arı, Ali Onur Tosun, Hayri Tunç ve Gökhan Kam verdikleri ifadelerde, eylemleri yalnızca gazetecilik faaliyetleri kapsamında takip ettiklerini söylediler. Ancak iddianamede şu ifadeye yer verildi:
“Şüphelilerin gazeteci olduklarına dair beyanları dosyada somut şekilde desteklenmediğinden, bu savunmalara itibar edilmemiştir.”
Bu değerlendirme, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü çerçevesinde yoğun tartışmalara yol açtı.
“Herhalde Böyle Bir Komedi Yoktur!”
Serbest bırakılan gazeteciler, cezaevi çıkışında yaptıkları açıklamalarda süreci “hukuksuz” ve “absürt” olarak nitelendirdi. Gazetecilerden biri, yaşananları şu sözlerle eleştirdi:
“Herhalde böyle bir komedi yoktur dünyada. Haber takibi için bulunduğumuz bir alanda gözaltına alındık, sonra da suçlandık.”
Özellikle uluslararası medya kuruluşları ve basın örgütleri, gözaltına alınan gazetecilerin profesyonel görevlerini yerine getirdiğini savunuyor.
Valilik Yasakladı, Protestolar Sürdü
İddianamede yer alan bilgilere göre, CHP tarafından yapılan çağrıyla 19-23 Mart tarihleri arasında İBB binası ve Saraçhane Parkı çevresinde toplanan kalabalık hakkında İstanbul Valiliği’nin resmi yasaklama kararı olduğu belirtildi.
Emniyet güçlerinin, yasak kararını defalarca duyurmasına rağmen grubun dağılmamakta direndiği ve bazı kişilerin polis hattına saldırarak taşkınlık yaptığı öne sürüldü. Bu gerekçeyle kolluk kuvvetleri “orantılı müdahale” kapsamında gözaltı işlemleri gerçekleştirdi.
25 Kişi Hakkında Dava Açıldı
Hazırlanan iddianamede, gazetecilerin yanı sıra eylemlere katıldığı tespit edilen toplam 25 kişi hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldığı belirtildi. Ayrıca TCK 53. madde kapsamında siyasi haklarının kısıtlanması talep edildi. Bu madde kapsamında mahkûmiyet kararı çıkması durumunda, kişiler seçme-seçilme, dernek kurma, kamu hizmeti alma gibi haklarını kaybedebilir.
Basın Meslek Örgütlerinden Tepki Yağdı
İddianamenin kamuoyuna yansımasının ardından, başta Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) olmak üzere birçok meslek kuruluşu sürece tepki gösterdi. Açıklamalarda şu vurgular öne çıktı:
- “Gazetecilik suç değildir.”
- “Basın mensuplarının gözaltına alınması ve dava konusu yapılması, halkın haber alma hakkına doğrudan müdahaledir.”
- “Bu iddianame, gazeteciliği hedef alma girişimidir.”
Uluslararası basında da konuya ilişkin haberler yer aldı. AFP, Reuters ve Al Jazeera gibi büyük medya kuruluşları, gazetecilerinin serbest bırakılması gerektiğini ve tüm suçlamaların düşürülmesi çağrısında bulundu.
