Türkiye’nin en köklü eğitim kurumlarından biri olan Boğaziçi Üniversitesi, 2021 yılının başında rektör atamasıyla başlayan protestoların ardından beşinci yılına giren bir dönüşüm süreci yaşıyor. Prof. Dr. Melih Bulu’nun, ardından da Prof. Dr. Naci İnci’nin Cumhurbaşkanı tarafından atanmasıyla fitili ateşlenen süreç, üniversitenin yalnızca yönetim anlayışını değil, kültürel ve akademik kimliğini de derinden etkiledi.
Özgürlükçü Kültürden Gözetim Altındaki Kampüse
Boğaziçi Üniversitesi, geçmişte çok sesliliğe saygılı, bilimsel özgürlük ve özerklik ilkeleriyle tanınan bir kurumdu. Öğrencilerin ve akademisyenlerin ifade özgürlüğünün ön planda olduğu bu geleneksel yapı, bugün artan güvenlik önlemleriyle gündemde. Eski öğretim üyelerinden Prof. Dr. Alpar Sevgen’in ifadesiyle, 1970’lerde bile okula polis çağrılmazken, bugün her köşede kameralar ve güvenlik görevlileri bulunuyor. Öğrenciler, sürekli izlendiklerini ve güvenliğin giderek daha agresifleştiğini belirtiyor.
Rektörlükten Güvenlik Savunusu
Rektör Prof. Dr. Naci İnci, artan güvenlik kameralarının kadın öğrencilerin talepleri doğrultusunda yerleştirildiğini savunuyor. Dersliklerde kamera bulunmadığını vurgulayan İnci, bu uygulamaların yalnızca tenha alanlarda olduğunu belirtiyor. Öğrencilere gönderilen e-postalarda ise “uygunsuz yakınlaşmaların” kameralarla tespit edilip disiplin işlemi başlatılabileceği uyarıları tepki çekmiş durumda.
Akademik Özgürlük ve Baskı Arasında İnce Bir Çizgi
Prof. Dr. Mine Eder, üniversitedeki derslerin geçmişte farklı düşünce ve kimliklerin bir arada, açıkça tartışılabildiği bir ortama sahip olduğunu vurguluyor. Ancak bugün, bazı akademisyenlerin ders içerikleri nedeniyle hedef gösterildiği, kulüp faaliyetlerinin kısıtlandığı ve bazı filmlerin sansürlendiği bir yapı hâkim. Görevden uzaklaştırılan öğretim görevlisi Can Candan, bu durumun akademik üretkenliği ve evrensel üniversite ilkelerini tehdit ettiğini söylüyor.
Öğrencilerin Sosyal Yaşamı Daralıyor
Sosyal hayat, bir üniversite öğrencisi için gelişimin önemli bir parçası. Ancak öğrenciler, kulüp faaliyetlerinin sınırlandığını, sosyal alanların kapatıldığını ve alternatif buluşma yerlerinin ya yetersiz ya da pahalı olduğunu ifade ediyor. Yeni açılan bir kafenin “fahiş fiyatlı” olması nedeniyle gerçekleştirilen işgal eylemi sonrasında 28 kulüp ve 6 topluluğun faaliyetlerinin durdurulması, öğrenciler arasında tepkiyle karşılandı.
Akademik Başarı ve Üniversite Sıralamaları
Rektör İnci, üniversitenin hâlâ Türkiye’nin en başarılı öğrencilerini çektiğini ve ilk 1000’den yüzlerce öğrencinin Boğaziçi’ni tercih ettiğini ifade ediyor. Ancak uluslararası sıralamalarda tablo bu kadar parlak değil. Times Higher Education ve QS sıralamalarında üniversitenin son 10 yıldaki düşüşü dikkat çekiyor. Akademisyenler, bu düşüşü yönetim krizine ve özgür düşünce ortamının zarar görmesine bağlıyor.
Rektörlük Atama Krizi ve Anayasa Mahkemesi Kararı
Boğaziçi’ndeki krizin temelinde, 15 Temmuz sonrası çıkarılan 703 sayılı KHK bulunuyor. Bu düzenleme, rektör atama yetkisini doğrudan Cumhurbaşkanı’na vermişti. Ancak Anayasa Mahkemesi, bu uygulamanın Anayasa’ya aykırı olduğuna karar verdi. Karar, 2025 Haziran’ında yürürlüğe girecek. Bu süreçte yeni bir yasal düzenleme yapılması bekleniyor.
Üniversite ‘Fethedildi’ Mi?
Rektörlük tarafından desteklenen iftar programları ve kampüste kılınan toplu namazlar sonrasında bazı medya organlarında “üniversite fethedildi” yorumları yer aldı. Rektör İnci bu söylemleri “abartılı” bulduğunu ifade ederek, Boğaziçi’nin her türden kültürel etkinliğe açık olduğunu belirtti. Ancak bu sembolik söylemler, kampüsteki kültürel kutuplaşmayı daha da derinleştirmiş görünüyor.
Boğaziçi’nin Geleceği Ne Olacak?
Akademisyenler, öğrenciler ve mezunlar arasında ortak bir endişe var: Boğaziçi Üniversitesi, giderek nitelikli akademik kadrosunu, özgür tartışma ortamını ve kültürel çeşitliliğini kaybediyor. Prof. Dr. Sevgen’in dediği gibi, iyi hocaları olmayan bir üniversite, adını da dünyaya duyuramaz. Öğrencilerse sosyal yaşamdan eğitime kadar her alanda baskı altında olduklarını hissediyor.
Görevden uzaklaştırılan Can Candan, “Biat eden bir kurum üniversite sayılamaz” diyerek bu direnişin süreceğini vurguluyor.