DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, gazeteci Fatih Altaylı’nın tutuklanması sonrası çok net bir çıkış yaptı. Babacan, yaşananları sadece bir gazetecinin özgürlüğünün gasp edilmesi olarak değil, aynı zamanda tüm medya dünyasına gözdağı verilmesi olarak değerlendirdi. Yapılan tutuklamayı “adaletsizlik” ve “hukuksuzluk” olarak nitelendiren Babacan, iktidarın sivil toplum, sanat dünyası ve medya üzerinde baskı kurmaya çalıştığını belirtti.
“Gazeteciyi Alıp Tutukluyor, Medyaya Ayar Veriyorlar”
Yeni Yol Grubu toplantısında konuşan Ali Babacan, sözlerine oldukça net ve kararlı bir dille başladı. Gazeteci Fatih Altaylı’nın tutuklanmasını ağır bir karar olarak tanımlayan Babacan, bu durumun tesadüf olmadığını söyledi.
“Bir gazeteciyi alıyor, içeri atıyor; tüm medyaya ayar vermeye çalışıyor. Bir STK temsilcisini tutukluyor, tüm sivil topluma gözdağı veriyor. Bir sanatçıyı hedef alıyor, tüm sanat camiasını korkutuyor. Bu bir sistematik baskıdır,” diyen Babacan, bunun açıkça hukukun yok sayılması olduğunu dile getirdi.
Babacan’dan Ekonomiye Hukuk Vurgusu: “Kaşıkla Biriktirdiğinizi Kepçeyle Götürüyorlar”
Ekonomik kriz başlığı da konuşmanın odak noktalarından biri oldu. Babacan, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a seslenerek, ekonomiyle hukuk arasındaki ilişkiyi net biçimde ortaya koydu:
“Siz uğraşın durun, kaşıkla biriktirmeye çalıştığınız her şeyi başkaları kepçeyle götürüyor. Bu sistemde hukuk yoksa, adalet yoksa ekonomi de olmaz. Güven olmadan yatırım gelmez, hukuk olmadan büyüme sürdürülemez.”
Bu çıkışıyla ekonomik reform söylemlerinin, hukuki güvence olmadan bir anlam ifade etmeyeceğini açıkça ifade eden Babacan, sistemin temeline adaletin yerleştirilmesi gerektiğini savundu.
“Adalet ve Özgürlük Mücadelesinden Asla Vazgeçmeyeceğiz”
Fatih Altaylı’nın tutuklanmasıyla başlayan tepkisini daha da derinleştiren Babacan, konuşmasının sonunda cezaevlerinde haksız yere tutulan herkese seslendi:
“Fatih Altaylı dahil olmak üzere haksız yere cezaevinde olan herkese sabır diliyorum. Biz bu ülkede adaletin yeniden tesis edilmesi için mücadele ediyoruz. Özgürlük ve hukuk mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.”
Bu güçlü mesaj, sadece bir siyasi söylem değil; aynı zamanda Türkiye’deki ifade özgürlüğü ve bağımsız yargı arayışının da bir yansıması niteliğindeydi.
Sadece Gazeteciler Değil, Tüm Toplum Tehdit Altında
Babacan’ın sözlerinde en dikkat çekici noktalardan biri, yalnızca gazetecilerin değil, tüm toplumun bu baskıdan nasibini aldığına dair vurgusuydu.
Sanatçılar, sivil toplum kuruluşları ve hatta sıradan yurttaşlar üzerinde kurulan bu korku atmosferinin, demokratik değerleri tehdit ettiğini söyleyen Babacan, iktidarın “kontrol etme refleksiyle” hareket ettiğini ifade etti.
İktidara Net Mesaj: “Bu Böyle Gitmez”
Babacan, hükümete doğrudan seslenerek artık toplumun bu gidişata “dur” diyeceğini söyledi.
“Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, mahkemelerinin tarafsızlığıyla ölçülür. Basının özgür olmadığı yerde ilerleme olmaz. Bu böyle gitmez,” dedi.
Türkiye’de Basın Özgürlüğü Tartışmaları Yeniden Alevlendi
Fatih Altaylı’nın tutuklanması, yalnızca siyasi bir gündem değil; aynı zamanda basın özgürlüğü konusunda da derin bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin uluslararası arenada basın özgürlüğü endeksindeki konumunu daha da tartışmalı hale getiriyor. Her geçen gün artan tutuklamalar, susturulan gazeteciler ve kapanan haber platformları, halkın doğru bilgiye ulaşma hakkını tehdit eder hale geliyor.