Avrupa, Rusya tehdidine karşı sınır güvenliğini yeniden şekillendiriyor. Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya, Rusya’nın olası saldırılarına karşı milyonlarca kara mayını döşemeye hazırlanıyor. Beş ülke, bu doğrultuda 1997 tarihli Ottawa Sözleşmesi’nden çekilme kararı aldı. Kararın ardından, bu ülkeler hem kara mayını üretimi hem de stoklanması konusunda yasal serbesti kazanacak.

NATO Sınırında Alarm: 3.460 Kilometrelik Güvenlik Hattı

Planlanan mayın hatları, Finlandiya’nın Lapland bölgesinden Polonya’nın Lublin kentine kadar uzanacak şekilde tasarlanıyor. Bu beş ülke, NATO’nun doğu sınırında 3.460 kilometrelik bir savunma hattı oluşturuyor. Rusya’nın askeri yığınağı karşısında bu sınırların mayınlarla güçlendirilmesi gündemde.

Litvanya: NATO’nun En Kırılgan Noktası

En yüksek risklerden biri, Litvanya’nın Suwalki Koridoru çevresinde oluşuyor. Hem Belarus hem de Rusya’ya komşu olan Litvanya, dar toprak şeritleri nedeniyle askeri savunma açısından kırılgan bir pozisyonda. NATO, bu bölgeden Baltık ülkelerine kara takviyesi yapabiliyor; bu nedenle Suwalki Koridoru, Batı ittifakının zayıf karnı olarak görülüyor.

Ottawa Sözleşmesi’nden Tarihi Geri Adım

1997 yılında Prenses Diana’nın Angola’daki sembolik yürüyüşüyle gündeme gelen Ottawa Sözleşmesi, uzun yıllar boyunca kara mayınlarını küresel çapta yasaklamayı başarmıştı. Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya 2022’de başlattığı işgal, bu uluslararası normları sarsmış durumda. Beş ülkenin geri adımı, Avrupa’da etik ilkelere karşı güvenlik önceliklerinin yeniden şekillendiğini gösteriyor.

Rusya 26 Milyondan Fazla Kara Mayını Elinde Tutuyor

Uluslararası verilere göre, Rusya şu anda 26 milyondan fazla kara mayını stoklamış durumda. Bunların büyük bölümü hâlihazırda Ukrayna topraklarında sivillere zarar veriyor. Buna karşılık, Avrupa ülkeleri daha önce bu tür mühimmatları imha etmişti. Şimdi ise yeni üretim ve konuşlandırma gündeme geliyor.

NATO Sessiz, İngiltere İtiraz Etmiyor

Karar, NATO içerisinde sessiz kabul görüyor. İngiltere dahil olmak üzere birçok ülke, bu gelişmeye açık bir itirazda bulunmadı. Güvenlik tehdidinin artması, ülkeleri hızlı karar almaya zorluyor. Ancak bu durum, uluslararası insani hukuk açısından büyük bir geriye gidiş anlamına geliyor.

Uzmanlara Göre Yeni Bir Güvenlik Paradigması Doğuyor

Askeri uzmanlar, bu gelişmenin sadece silahsızlanma sürecine darbe vurmadığını, aynı zamanda yeni bir Soğuk Savaş dönemini çağrıştırdığını belirtiyor. Özellikle NATO’nun doğu cephesinde “güvenlik mi yoksa etik mi?” sorusu daha sık sorulmaya başlanmış durumda.

Türkiye Bu Sürecin Neresinde?

Her ne kadar Türkiye bu kararların dışında yer alsa da, NATO üyesi olarak bölgedeki güvenlik dengelerinde önemli bir rol oynuyor. Türkiye’nin bu yeni savunma stratejilerine nasıl yaklaşacağı ve ittifak içindeki pozisyonunu nasıl konumlandıracağı, önümüzdeki dönemde daha net anlaşılacak.