Fransa’da ses getiren “51 tecavüzcünün davası”, cinsel şiddetin karanlık yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi. Bu dava, erkek şiddetinin sadece bireysel sapkınlıklar ya da “canavar” olarak görülen kişilerin değil, daha geniş bir erkeklik kültürünün ürünü olduğunu gösteriyor. Dominique Pelicot tarafından işlenen suçlar ve eşi Gisèle Pelicot‘un 70’ten fazla erkeğin saldırısına maruz kalması, Fransa’da büyük bir öfke ve feminist hareketlerin yeniden canlanmasına neden oldu. Bu olay, erkeklerin bir kısmını sorunun kaynağı olduklarını kabul etmeye ve çözümün bir parçası olma yolunda adım atmaya itti.
Mazan Olayı: Erkek Şiddetinin Sistematik Boyutu
Fransa’nın küçük bir kasabası olan Mazan, “51 tecavüzcünün davası” olarak bilinen olaya ev sahipliği yapıyor. Dominique Pelicot, 10 yıl boyunca eşine uyuşturucu vererek bilinçsiz hale getirmiş ve farklı erkeklerin tecavüz etmesine olanak tanımıştır. Bu korkunç olay, Pelicot’un süpermarkette kadınların gizlice videolarını çekmesiyle başlayan bir polis soruşturması sonucunda ortaya çıktı. 2020 yılında keşfedilen bu olay, 2024 yılında yargılamaya konu oldu ve Fransa’nın dört bir yanında tepkilere yol açtı.
Bu dava, erkek şiddetinin izole vakalardan ibaret olmadığını, toplumsal cinsiyet normları ve ataerkil düzenin bir sonucu olduğunu gözler önüne seriyor. İstatistikler, tecavüz olaylarının %96’sının erkekler tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor ve bu veri, sorunun sistematik olduğunun altını çiziyor.
Erkeklerden Gelen 10 Hedef
Bu olayların yarattığı farkındalık, erkeklerin kendilerini sorgulamalarına ve şiddet kültürüne karşı durma yönünde adımlar atmalarına neden oldu. 21 Eylül’de 200 erkek tarafından yayınlanan bildiride, erkek şiddeti ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerine derinlemesine bir özeleştiri yapıldı. Bu bildiride, erkeklerin çizdikleri 10 hedef şu şekilde açıklandı:
- Erkek egosunun kadınların ilerlemesinin önündeki bir engel olduğunun farkına varmak.
- “Ben bütün erkekler gibi değilim” söyleminin anlamsızlığını kabul etmek ve bu rahatlatıcı söylemden vazgeçmek.
- Kadınların ilerlemelerine engel olmamak ve ihtiyaç duydukları desteği sağlamak.
- Şiddeti normalleştiren erkeklik algısını sorgulamak.
- Erkek egemen sistemin kadınlar üzerindeki baskıyı nasıl artırdığını anlamak.
- Erkekliğin, şiddet ve baskı yoluyla kazanılan bir statü olmadığını kabul etmek.
- Şiddet karşısında sessiz kalmanın suça ortak olmak anlamına geldiğini anlamak.
- Erkeklik normlarını sorgulayanların “erkekliğini kaybettiği” eleştirilerine kulak asmamak.
- Erkek dayanışmasını şiddetle mücadelede bir araca dönüştürmek.
- Şiddet karşıtı mücadelede sessizliği ve özeleştiriyi benimsemek, alkış beklememek.
Feminist Hareketin Desteklenmesi
Erkeklerin yayınladığı bu bildiri, feminist hareketin uzun zamandır dile getirdiği taleplerle örtüşüyor. Özellikle Gisèle Pelicot’un cesurca açık yargılama talebi, feminist hareketin de geniş bir destek bulmasına neden oldu. “La honte doit changer le camp” (Utanç, kamp değiştirmeli) sloganı, bu sürecin bir simgesi haline geldi.
Feminist hareket, erkek şiddetinin toplumsal bir sorun olduğunu ve erkeklerin çözümün bir parçası olmaları gerektiğini savunuyor. Erkeklerin bu konuda yaptıkları açıklamalar ve hedefledikleri adımlar, toplumda cinsiyet eşitliği için önemli bir farkındalık oluşturabilir.
Erkekler İçin Yol Haritası: Sorumluluk Almak
Bu 200 erkeğin yayımladığı bildiri, cinsiyet temelli şiddetle mücadelede bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir. Şiddetle mücadelede erkeklerin oynayacağı rolü yeniden tanımlayan bu hareket, erkeklerin “kurtarıcı” olmaya değil, sistematik baskı mekanizmalarını ortadan kaldırmaya odaklanmaları gerektiğini vurguluyor.
Bildiri, erkekleri La Campagne = Mot All Men kampanyasına katılmaya çağırıyor ve artık “ne yapacağımı bilmiyorum” bahanesinin geçersiz olduğunu söylüyor. Erkeklerin bu şiddet döngüsünü kırmada sorumluluk alması gerektiğini ifade eden bildiri, alkış ya da övgü beklemeksizin doğru yolda sessizce ilerlemeleri gerektiğini hatırlatıyor.